🌪️ Beyaz Zambaklar Ülkesinde Kitap Analizi
BeyazZambaklar Ülkesi kitabının yazarı Grigory Petrov kitabı baş karakter Snelman’ın ağzından anlatmış ve kitap bölümlerden oluşarak anlatılıyor. Finlandiyalılar 1811 yılına kadar İsveç hakimiyeti altındaydılar. Bütün iktidar, ticaret ve sanat, okullar ve hatta kilise bile İsveçlilerin elindeydi. Yönetici ve
Hayatınıkonu alan, Grigory Petrov’un kale-me aldığı, Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı kitap hem Türkiye’de hem de Bulgaristan’da büyük be-ğeni toplamış, Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle tüm askeri okullarda okutulması zorunlu tutulmuş-tur. Finlandiya’da her yıl 12 Mayıs Snelman Günü adıyla kutlanmaktadır.
Grigory Petrov. Beyaz Zambaklar Ülkesinde. a. Finlandiya'nın Tarihi; Bugünkü Fin toprakları yüzlerce yıl Rusya ile İsveç arasında doğal bir kale hizmeti görmüştür. Bölgede geniş bataklıklar ve girilmesi zor ormanlar olduğundan ne Ruslar, ne de İsveçliler bu topraklardan ordularını ve ihtiyaç maddelerini geçirememişlerdir.
KitapAlıntıları. Rus yazar Grigory Petrov tarafından kaleme alınan Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabından alıntılar; Bu dünyada her şey insan içindir. Dünyanın güzellikleri ve zenginlikleri de insan içindir. İlimi felsefe, sanat, din hep insan içindir. Bunlardan her birinin insanlığa hizmet etmesi lazımdır.
Bu kitabı 3–4 sene önce okumuştum ama bu aralar tekrar okuma merakı uyandı içimde. İlk okuduğumda da oldukça beğenmiştim ancak bu kez daha bir dikkatli okudum ve çeşitli notlar aldım.
BeyazZambaklar Ülkesinde Kitap Açıklaması. Atatürk’ün Tavsiye Ettiği Kitap. Rusya’nın en büyük aydınlarından biri olan Grigory Petrov, seyahatleri sırasında gittiği Finlandiya’dan çok etkilenmiş ve bu hayranlığının sonucu olarak Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabını kaleme almıştır.
BeyazZambaklar Ülkesinde Rus yazar Grigory Petrov tarafından kaleme alınmış 1923 tarihli kitaptır.. Yazar Grigory Petrov'un çeşitli aralıklarla çıktığı Finlandiya seyahatlerindeki notlardan oluşan eser 1800'lerin son döneminde Finlandiya halkının içinde bulunduğu durumu, cehaletten kurtulmak için başta Johan Vilhelm Snellman olmak üzere ülkedeki bir avuç Fin aydının
KqEG3g. Güniz Sokak No22/3 06700 Kavaklıdere, Ankara, TÜRKİYE
Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Finlandiya’nın İsveç ve Çarlık Rusyası’nın arasında yaşadığı varoluş mücadelesini anlatan eşsiz bir yeniden diriliş ve mücadele hikayesi. Bir bataklıklar ülkesinin, tüm dünyaya eğitim alanında rol model olmuş bir ülkeye nasıl dönüştüğüne şahitlik etmek isteyen herkesin kesinlikle elden geçirmesi gereken bir kitap. Kitap, özet çıkartırken en gönülsüz olduğum birkaç kitaptan birisiydi zira kitabın tüm bölümlerinin okunması ve zihinlerde yer etmesi gerekiyor. Zira aşağı yukarı aynı dönemlerde başlayan mücadelemizde neden biz patinaj çekerken Finlandiya rol model bir ülke oldu cevabı net bir şekilde verilmiş. Din adamından, siyasetçisine, politikacısından doktoruna, subayından erine kadar tüm toplumun el ele vermesi sonucu ayağa kalkan ve bunu her kademede halkını eğiterek başaran bir ülkenin hikayesini okumak ve örnek çıkartmak gerekiyor zira benzeri iyi niyetli bir seferberliğe, gelişme yönünde mesafe kat eden ülkemizin de ciddi anlamda ihtiyacı bulunuyor. Kitabı okurken Papaz McDonald’ın olduğu son bölüm, Katil Karokep’in hikayesinin olduğu orta bölüm ve Snelman’ın papazlara ve futbol oynamak isteyen gençlere hitap ettiği bölümleri lütfen dikkatinizin sesini biraz açarak okuyun. Ülkemizde eğitimli kesim bu ifadeyle Snelman İsveçli elit tabakayı kastetmektedir halkın okumamış kısmının Finler manevi ve fizik açıdan gelişmesi konusuna az bile olsa ilgi göstermemektedir. Etrafında gördüğün yönetici konumundaki kişiler arasında halkın fakirliğinden etkilenen ve bunu dert edinen birisini görebiliyor musun? Üniversitelerde çalışan şahıslardan hangisi Fin köylüsünün eğitim ve kültür düzeyinin yükseltilmesi konusuna kafa yormak ve bu alanda bir şeyler yapmak istiyor? Ben daha vatanının çıkarları ile maaş, madalya ve diğer şeyler arasında seçim yapmak durumunda kalınca vicdan kavramını unutan sayısız insanı saymıyorum bile. İşte bu nedenle eğitimli kesimi temsil edenler arasında vatansever kimseye rastlayamazsın. Bu insanların halk arasından çıkması lazım. Halkın geleceğinden kaygı duymayan başka bir ırkın temsilcisi vatansever olamaz. Buradan çıkaracağımız sonuç Finlandiya zorla hiçbir şey elde edemez, onun tek kurtuluşu eğitimdir. 1960 yılında General Cemal Gürsel önderliğinde gerçekleşen askeri darbeden birkaç ay sonra, darbe sürecinde yer alan subayların dünya görüşünü ve eğitim seviyelerini değerlendirmek üzere bir anket yapıldı. Ankette yer alan sorulardan birisi “Sizi en çok etkileyen kitap hangisidir?” şeklinde olup, ankete katılan subayların büyük bir kısmı bu soruya “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” cevabını vermişti. Bir büyüteç düşünün, özel yöntemle yapılmış olup, bu sayede dağınık günel ışınlarını ayın noktada toplayabilmektedir. Sonuçta binlerce güneş ışınının enerjisinin odaklandığı tek bir nokta ortaya çıkar. BU parlak nokta ağacı, taşı ve demiri yakabilir. Halkın içinden çıkan her büyük şahsiyet yakıcı güce sahip birer büyüteçtir. Bu büyüteç halkının en güçlü yönlerini ve zekasını kendi kişiliğinde birleştirerek, hem kendi halkını hem de diğer halkları temsil eden milyonlarca insanı ateşlemektedir. Fakat gökyüzü bulutluysa ve atmosferde güneş ışınları yoksa, hiçbir büyüteç kar tanelerini eritmeye ve bir damla suyu ısıtmaya muktedir olmayacaktır. İşviçre peyniri sadece dağlardaki otlarla beslenen, Hollanda peyniri ise bu ülkenin zengin meralarında otlayan ineklerin sütünden elde edilmektedir. Bu peynirler üretildikleri ülkelerin rayihası, özüdür. Naponyın Fransa’da doğabilirdi, fakat barışsever Çin’de bir Naponyon dünyaya gelemezdi. İngiltere doğanın temel kanunu olan “yaşam mücadelesi” öğretisinin yaratıcısı Darwin’in, Rusya ise kötülükle mücadele edilmemesi gerektiği fikrini savunan Lev Tolstoy’u yetiştirdi. Başka türlü de olamazdı zaten. Her zaman ve her yerde böyledir. Almanya’yı Dünya Savaşı’na sokan etken değildi; bunun nedeni Almanya’nın kaba ve vahşi ruhunun Bismark, Wilhelm, Hindenburg ve Rohrbach gibi şahsiyetlerde tecelli etmesiydi. Roma’yı Neronlar, Caracallalar ve Commoduslar dağıtmadı; aksine, uzun ve yıkıcı savaşlar nedeniyle ruhu cılızlaşmış, maneviyat yoksulu Roma halkı ahlak yoksunu tiranları ve cellatları iktidarın zirvesine çıkardı. Her konuda ihtiraslı olan İspanya tarihe Loyola’yı ve engizisyonu “hediye ederken”,, Almanya bir taraftan Kant’ı, diğer taraftan Krupp’u yetiştirdi. Her halkın içinden hem büyük şahsiyetler hem de aşağılık insanlar çıkabilmektedir. Bunlardan hangisinin iktidara geleceğini belirleyen temel etken halk kitlelerine hakim olan ruh halidir. Halkın sahip olduğu değerler nelerdir? Zekası, iradesi ve vicdanı gelişmekte midir yoksa zehirli otlar sarmış gibi, çürüyerek yok mu olmaktadır? Veya zavallı, utanç verici bir mevcudiyet için mi sarf edilmektedir. Aydın olmak gösterişli bir kıyafet yahut kolalı bir yaka ve modaya göre şapkayla dolaşmak değildir. Aydınlar halkın beynidir. Halk bizi eğitimimiz bittikten sonra iyi maaşlı bir işe girerek, akşamları lokantalarda oturmak ve sözde “okuma salonlarında” kağıt veya domino oynamak için yetiştirmedi. Bu hayatı yaşayanlar aydın değil, aydın süprüntüleridir. Aydın olarak sizlerin vazifesi halkın zekasını, vicdanını, irade ve enerjisini uyandırmak ve hareket geçirmektir. Halkın düşünme yeteneğini canlandırmak, işçileri, köylüleri ve toplumun alt kesimlerini daha iyi hayat kurmak için ne yapmaları gerektiği konusunda eğitmek, sizin göreviniz budur. Sizleri fedakarlığıa çağırıyorum! Fakat hepinize değil, bunu yapmaya hazır olanlara ve yapabilecek durumda bulunanlara sesleniyorum. Kusura bakmayın, sizinle açık konuşacağım Diğer bütün mesleklerde olduğu gibi, öğretmenler arasında da bu mesleğe layık olmayan, öğretmen ruhundan yoksun insanlar bulunduğunu biliyorum. Bu insanlara sanatkar bile diyemeyiz, onlar öğretmen emeğine saygısı olmayan, hatta bu mesleği lanetleyen birer gündelikçidir. Kendilerine arkadaşça tavsiyem var, lütfen okulu bırakın. Kendinize farklı bir iş bulun, yazıhaneleri dolaşın, tüccar olun. Her türlü işi yapın ama canlı bir ruha ve derin bilgiye sahip insanların bulunması gereken yerleri işgal etmeyin. Snelman din adamlarına aşağıdaki gibi seslenmekteydi Muhterem din adamları, inançlı bir insan olarak, sizden rica ediyorum. Halkınızın gerçek anlamda hizmetkarı olun. Papazlar kiliseye bağlı memur değillerdir. Sizin göreviniz dini törenler yapmak, kilise kurallarının doğru uygulanıp uygulanmadığını takip etmek ve dua etmekle sınırlı olmamalıdır. Peygamberler halka öncelikle temiz, dürüst ve hayırsever bir yaşam sürmelerini öğütleyerek, insanları vicdanlı ve sevgi dolu olmaya teşvik etmiştir. Onlara nasıl iyilik yapılacağını, hayvani ve vahşi ihtiraslarından arınarak, nasıl Tanrı’nın evladı olunacağını öğretmiştir. Halka canlı, gerçek vaazlar verin. Halkla, asırlardır olduğu gibi, ikiyüzlü bir şekilde tekrarlayıp durduğunuz ruhsuz kelimelerden oluşan sıkıcı, itici din adamı diliyle konuşmayın. Saygıdeğer din adamları! İki milyonluk Fin halkı adına, gözyaşlarımla size sesleniyorum; gerçekleri, bir ölü toprağı misali, kalın tabaka gibi kaplayarak, halktan gizleyen din öğretisini bir tarafa bırakın ve halka gerçekleri anlatın. Yaşlı, çocuk, genç ve yetişkin herkeste canlı bir ruhun uyanmasını sağlayın.
Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Kitap Özetleri > Roman Özetleri BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE ÖZET KİTAP ÖZETİ ROMAN ÖZETİ GRİGORY PETROV Finlandiya'nın tarihinin son aşaması Fin Kültürü'nün hayranlık uyandıran gelişimini ve düşünce gelişimini yakından incelemiş bir yazarın izlenimleridir. Bu izlenimlerin ağırlık merkezi, bir zamanlar bataklıklar diyarı olan Finlandiya'yı "Beyaz Zambaklar Ülkesi"ne dönüştüren kültürel ve sosyal çalışmaların anlatımıdır. Bu çalışmalar arasında Finli aydınlarla halk arasındaki sıcak ilişki ve yakınlaşmanın büyük yeri vardır. a. Finlandiya'nın Tarihi; Bugünkü Fin toprakları yüzlerce yıl Rusya ile İsveç arasında doğal bir kale hizmeti görmüştür. Bölgede geniş bataklıklar ve girilmesi zor ormanlar olduğundan ne Ruslar, ne de İsveçliler bu topraklardan ordularını ve ihtiyaç maddelerini geçirememişlerdir. 1808 yılından itibaren Finlandiya bir Rus eyaleti oldu. Bu durum 1nci Dünya Savaşına kadar sürdü. Bu süreçte Finlandiya Çar 1nci Aleksandr tarafından verilen imtiyazlar nedeniyle kendi içinde bağımsız oldu, yasalarını ve yönetimini kendisi belirleme hakkına kavuştu. Finler, asırlar boyu kimi zaman İsveçlilerin, kimi zaman da Rusların egemenliğinde kalmışlardır. Bu süre zarfında savunma ve diplomasi alanında çaba içinde olmayıp, bütün güçleriyle milli bir Fin kültürü meydana getirmeye çalışmışlardır. b. Finlandiya'nın Coğrafyası ve Sosyal Durumu ; Avrupa'nın en kuzeyinde bulunan Finlandiya'nın sert iklimi vardır. Havası genellikle sislidir. İlkbaharda bile don görülür. Çoğu yerler sarp granit kayalarla kaplıdır. Kalan yerler ise oldukça çukur ve bataklıktır. Ülkede maden namına hemen hemen hiçbir şey yoktur. Tarım bilgi güçlükle yapılabilmektedir. Halkı da hiçbir zaman tam bağımsızlıklarını elde edememiştir. Kimi zaman bir komşusunun, kimi zaman da diğer komşusunun yönetimi altında bulunmuştur. Finler kendilerine "Suomi" derler ve çok sevdikleri ülkelerini "Suomi" diye tanımlarlar ki bu "Bataklık arazi" anlamına gelmektedir. Finlerin sahip oldukları büyük kültür ve medeniyet, halkın bizzat kendi çabasının ürünüdür. Finlandiya'da hiç kimse içki içmez. 1907 yılında çıkarılan bir yasayla insana sarhoşluk veren her türlü içkinin satılması yasaklanmıştır. c. Lider Halk arasındaki bağlantının incelenmesi; Bu kitapta, bir milletin kamu kuruluşlarının, okullarının ve askeri kurumlarının birbiriyle işbirliği yaparak ülkeyi kalkındırmak ve yükseltmek için neler yaptıklarını açıkça göstermiş, özellikle Finlandiya'nın yükselmesi için bazı kişilerin gösterdikleri fedakarlık ve başarılardan söz edilmektedir. Bazı kahraman ruhların, Fin milletini nasıl kahraman millet haline getirdikleri anlatılmıştır. Carlyl'a göre millet cansız bir kil tabakasından ibarettir. Eğer ona bir sanatçının eli değmeyecekse, sonsuza dek şekilsiz ve hareketsiz kalacaktır. Ama Cesar Sezar, Napoleon, Büyük Petro, Sokrates ve Muhammed gibi bir sanatkar, bir büyük adam, bir önder, bir kahraman çıkıp da bu kili eline alacak olursa, ona istediği şekli verebilir. Evet, büyük adam bir kahramandır, bir yıldırımdır. Ama halk kitlesi ne kil tabakası, ne de saman yığını değildir. O, yıldırımı meydana getiren milletin kendisidir. Ne zaman bulut kümesi, elektrik oluşturursa yıldırım da kendiliğinden oluşur. Eğer bulutlar elektrikle yüklü değilse, hiçbir zaman şimşek veya yıldırım oluşmaz, yalnızca bulut nemli bir buhar halinde kalır. Milletler de böyledir. Eğer bir millet büyüklük ve kahramanlık özelliklerini taşıyorsa ondan yıldırımlar doğar, kahramanlar çıkar. Eğer halk kitlesi nemli bir buhar yığınından ibaretse, hiçbir güç ondan yıldırım çıkartamaz. Ülkenin refah ve mutluluğunun ve toplumun onur ve şerefinin halkın iradesine bağlı olduğunu kanıtlayan çarpıcı bir örnek olması açısından küçük ve yoksul bir ülkeyi gösterebiliriz. Burası iki milyonluk bir nüfusa sahip olan Finlandiya'dır. d. Kitapta incelenen sosyal olaylardan örnekler; Bataklık ve ölüm vadisi, yoksulluk ve sefalet yuvası olan Finlandiya diye bilinen, yeryüzünün kuzeyinde, kışı uzun, toprakları verimsiz ve çorak bir ülkede; köy kooperatiflerinin, köy öğretmenlerinin, gönüllü doktorların gayret ve aydınlatmalarıyla, bugün nasıl mutluluklar ve güzellikler ülkesi olduğunu; halk gücünün en küçük ortaklık ve belirtisinin aynı yıl içinde ne şekilde biri, yüze, bine, on bine, milyona çıkarttığını servetler ve mutluluklar fışkırttığını, demokrat bir millet ne demektir, topyekün bir millet nasıl yükselir, aydınların halka karşı rolü nedir, gerçek yurtseverlik nasıl olur? Halka gerçek hizmet nasıl yapılır? Bir avuç aydının kendilerini halka adayan fedakarlıklarıyla, bütün bir çalışma ve üstün gayretler sayesinde Fin ailesi gaflet uykusundan uyanmış ve büyük bir hızla ilerleme ve yükselmeye başlamıştır. Bu kitapta; harap olmuş bir ülkeyi imar eden, yurdun gelişmesi ve yükselmesi için hiçbir sınıf farkı gözetmeden hep birlikte ve aynı amaçla çalışan; bataklıkları kurutan, sarı tenli, uçuk dudaklı, zayıf bilekli insanlarla çalışarak, bataklıklarını gül bahçelerine ve zümrüt ovalar haline; sarı tenli insanlarını tunç rengine, uçuk dudaklı çocuklarını yakut kızıllığına, zayıf bilekli çocuklarını demir bileklere dönüştüren bu çalışkan Finlerin milli şuurunun bu kadar olağanüstü ve benzersiz olduğu anlatılmakta. Eserin en güzel bölümlerinden biri de, askeri kışlaların nasıl bir halk okulu olduğunu anlatan kısımlardır. Eski Finli Subayların eğitimi eksikti. Okuldan çıktıktan sonra hiç okumaya, araştırıp düşünmeye yönelmezler, hiçbir toplumsal ve ulusal idealleri yoktu. Yalnızca mağrurca kılıçlarını şakırdatmasını bilirler, şık üniformaları içinde sürekli para harcamaktan başka şey bilmezler, dans salonlarında bilgi dans etmekte üstlerine yoktu. Çoğu içki ve kumardan başını kaldırmazdı, Askerlere karşı sürekli kırıcı, kaba ve hatta zalimce davranırlardı, Askerler terhis olduktan sonra Vatan Ana, subaylara, generallere "Evlatlarımı nasıl yetiştirdiniz, sizin ellerinize teslim ettiğimiz yüzbinlerce civanıma ne öğrettiniz?" diye soracaktır. Kışlayı bir halk okuluna dönüştürme, hatta üniversite haline getirme ideali, Öyle ki, her bir asker, kışlada yaşadığı günleri yaşamı boyunca sevgi ve övgüyle ansın; kışladan öğrendiklerini hayatında başarıyla uygulayarak gurur duyması düşüncesinden hareketle; halk; bereket versin, onu kışla ıslah etti, o eğitimini kışladan aldı, askerliği sırasında dürüst, atik, çalışkan ve kibar olmayı öğrendi..., desin ve bu sözler birer atasözü olsun. Finlandiya, doğal zenginliklerinden yoksun, kıraç göllerle dolu bir ülke, bir zamanlar işgal altında, yabancı kamçısı altında inlemekteymiş. Bu ülke 60-70 yıl içinde akıllara durgunluk veren bir devrim yapmış, ileri ülkelerle yaptığı yarışta rekor kırmış. Bu ilerlemeyi de öyle büyük bilim adamları, güçlü liderleri olmadan yapmış, ama güçlü nesiller, büyük yurtseverler, çalışmayı seven yurttaşlar, inançları granit gibi sağlam bir toplum yaratmıştır. Ülkenin yetiştirdiği bu insanlar, isimsiz kahramanlar, yer altında çalışan işçiler, halkın aydınlanması için çalışan kültür savaşçılarıdır. Yalnızca yurtlarını ve halklarını düşünmüşler ve bu uğurda her şeylerini feda etmekten çekinmemişlerdir. Finler uzun yıllar milli kültürlerinin gelişmesi ve ilerlemesi için çalışmışlar ve bugün birçok Avrupa ülkesinden daha yüksek bir uygarlık derecesine ulaşmışlardır. Artık büyük ve küçük komşularının saldırısıyla, özgürlük ve bağımsızlıklarını kaybetme tehlikesinden kurtulmuşlardır. “ROMAN ÖZETLERİ ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN >>>TIKLAYIN>>TIKLAYIN>>TIKLAYINYorumu guzel bazı bolumler cok sıkıcı bazı bolumlerı de cokkk guzell ->Yazan ogrenci 10. **Yorum** ->Yorumu Bana zorla okulda okuttular ve çok sıkıcı geldi sadece Haydut Krokep bölümü güzeldi ileride tekrar okuyacağım. ->Yazan hiç 9. **Yorum** ->Yorumu şahane bir site burayı sevdimm ->Yazan Buse. Er 8. **Yorum** ->Yorumu SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM... ->Yazan sıla 7. **Yorum** ->Yorumu Aslında bu kitabı okumam kısa bir sürede olduğu için yardımcı oldu teşekkür ederim... ->Yazan Zehra 6. **Yorum** ->Yorumu SÜPER OLMUŞ ALLAH'IN İZİNİYLE KAĞITTAKİ SORULARI YAPICAM... ->Yazan TANER 5. **Yorum** ->Yorumu Çok teşekkür ederim ödevlerime yardım oldunuz ->Yazan Ceylan 4. **Yorum** ->Yorumu çok güzel okuyun bence ->Yazan esra 3. **Yorum** ->Yorumu Çok güzel bir kitap okunmasını tavsiye ederim ->Yazan GÜL.. 2. **Yorum** ->Yorumu iyi ki almışım bu kitabı yaa.... sayenizde daha hevesli bir şekilde okuyacağım bu kitabı. teşekkürler.... ->Yazan lale. ->Yazan durali bulut ->Yorumu eger bir kitabi okuyacaksam önce yazarini, konusunu, fikirlerini arastiririm. kimilerine göre bu iyidir, kimilerine göre ise kötü. seçici olmak için bence bu gerekli. onca zamanimi bu kitaba mi ayirdim dememek için. ama sunu söyleyebilirim; bu kitabi keske arastirmadan okusaymisim.... >>>YORUM YAZ<<<
beyaz zambaklar ülkesinde kitap analizi