🎁 Oruç Ve Zekat Ibadeti Hakkında Kısa Bilgi
Bumevzu ile ilgili en geniş ve kıymetli bilgi Tefsir, Hadis, fıkıh ve lügat alanında imam kabul edilen Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm'ın "Kitâbu'l- Emval" adlı eserinin "Sadaka ve ahkâmı" bahsinde verilmiştir. Şöyle denilmektedir: "İslâmiyetten önce dirhemler irili-ufaklı idi. Her ikisinden de zekât veriliyordu.
Oruç ibadeti ergenlik çağına girmiş, akıllı ve sağlıklı Müslümanlara farz olup, müslümanların kesinlikle yerine getirmeleri gereken bir ibadettir. Oruç ibadeti insanlara yokluk çekenlerin nasıl durumda olduklarına dair fakirleri anlamamızı sağlar, bununla birlikte irademizi güçlendirir, aynı zamanda vücut sağlığına
Oruç ibadeti insanların manevi ve de ahlaki bakımından olgunlaşmasını sağlamaktadır. Bu nedenle Peygamber Efendimiz ve sonrasında yaşamış olan din adamları Ramazan ayı dışında da
Bu yazımızda zekat ibadeti hakkında bilgi kısaca olarak bilgi aktaracağız. İslam’da ibadet Allah’a yapılır. İbadetin nafile olanları ve farz olanları bulunmaktadır. Bunlar da bedenle, malla ve hem beden hem malla yapılan ibadetler olarak ayrılmaktadır. Malla yapılan ibadetler arasında zekat bulunmaktadır. Zekat farz olan bir ibadettir. İslam’ın beş farzından
İslamdininde namaz farz kılındığı gibi Önceki Peygamberlere ve ümmetlerine de namaz,oruç ve zekat farz kılınmıştır.İslamiyet geldikten sonra ve daha namaz farz kılınmadanda namaz ibadeti mevcuttu. Vahyin başlangıç döneminde -bazı kaynaklara göre Müddessir sûresinin 1-3. âyetleri nâzil olunca- Cebrâil, Hz.
Orucun Çeşitleri İlmihal kategorimizde bu günkü konumuz “ Orucun Çeşitleri ” konu hakkındaki bilgiyi buradan okuyabilirsiniz. Hanefîler’e göre diğer ibadetler gibi oruç da farz, vâcip ve nâfile çeşitlerine ayrılır. Bu üçlü ayırım Hanefîler’in, dinen yapılması gerekli olan şeyleri farz ve vâcip şeklinde iki kademeli bir ayırıma tâbi tutmuş olması
İbadet denilince akla, namaz, oruç, hac, umre, zekat, sadaka, zikir, tefekkür gibi kavramlar gelir. Bu kavramlar etrafında şekillenen dini hayat merkezinde ibadet olan bir kulluk sürecini kapsamaktadır. Kulluk, sadece ibadet etmek demek değildir. İbadet etmek, Allah’ın razı olduğu ve emrettiği davranış biçimlerinden birkaçıdır.
X8zUaQB. Oruç Nedir ?Oruç ibadeti Müslümanlar için kabul edilmiş 5 farz ibadetten birisidir. Tan yeri gün ağarması ile başlayarak, akşam ezanı okunana kadar, bir şey yememek, içmemek sebebi ne olursa olsun kötülüklerden kaçınarak nefise hakim aylar içerisinde Ramazan ayı içerisinde tutulur. İslamiyetin ilk zamanlarında değil de Medine zamanında farz ibadet olarak bildirilmiştir. Mümin bir kişi hiçbir karışık beklemeden yalnızca Cenab-ı Hakkın rızasını kazanmak için oruç tutar. Oruç hakkındaki ayetler Kur’an da Bakara suresi içinde yer ibadetinin asıl amacı insanlara açlığın ve susuzluğun ne demek olduğunu öğretip, her zaman şükretmelerini sağlamaktır . Karnı tok olan bir insan hiçbir zaman karnı aç olan bir kişinin yaşadığı hayatı bilemez, ona merhamet etmez. Bu vesile ile insanlara bir ay da olsa oruç ile aç insanların neler çektiğini anlamamızı sağlar, nefise hakim olmamızı sağlarAşağıda oruç ile ilgili Bakara suresinde geçen bazı ayetler bulunmaktadır ;“Ey iman edenler, sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Böylece umulur ki korunursunuz.” Bakara, 2/183“Oruç sayılı günlerdedir. Sizden her kim o günlerde hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar. Oruç tutamayanlara fidye gerekir. Fidye bir fakiri doyuracak miktardır. Her kim de, kendi hayrına olarak fidye miktarını artırırsa bu, kendisi hakkında elbette daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer işin gerçeğini bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” Bakara 2/184Bir önceki yazımız olan Tokluk hissi veren besinler nelerdir? başlıklı makalemizde Tokluk hissi veren besinler nelerdir? hakkında bilgiler verilmektedir. Kontrol Et Ramazanda 30 Güne 30 Özel ÖneriRamazan ayına başlamadan önce ve ramazan ayı içerisinde size sunacağımız ramazan önerilerini dikkate almanız, bu …
Merhaba arkadaşlar size bu yazımızda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Konuları hakkında bilgi vereceğiz. Yazımızı okuyarak bilgi sahibi olabilirsiniz. İslamda İbadetin Temel İlkeleri Niyet ve İhlas konusu ile ilgili bütün soruların cevabı sizleri bekliyor… İbadetler, Allah emrettiği için yapılır. Bu temel ilkenin yanında ibadetlerin bireysel ve toplumsal birçok faydası vardır. İnsan ibadetlerle Allah’ yaklaşır ve O’nunla olan bağını güçlendirir. İbadet insana huzur ve mutluluk verir. Hayatın karmaşası içinde manevi yönden destek olur. İbadet, insanın yaratıcısı ile ilişkisini canlı tutmasını sağlar. İnsana sorumluluk bilinci kazandırır. Duyarlı bir insan olmasına katkı sağlar. İnsana iradesine sahip çıkmayı öğretir. Bilinçli ve ihlaslı yapılan ibadetler, insanı kötülüklerden uzaklaştırır. İbadet aynı zamanda insanın Allah’a olan şükrünün bir göstergesidir. İbadetlerin toplum içinde diğer insanlarla birlikte yaşayan insana pek çok katkıları vardır. İbadetler, toplumdaki insanlar arasındaki bağların kuvvetlenmesine katkı sağlar. Cemaatle kılınan namazlarda bir araya gelen Müslümanlar, birbirleriyle tanışır, kaynaşır ve dostluk kurarlar. Cemaatle kılınan namaz topluluk bilincini geliştirir, sosyal dayanışmaya katkı sağlar. Oruç, insan sağlığını olumlu yönde etkiler, yoksullara yardım duygularını geliştirir ve yokluk içinde yaşayan insanların hâlini daha iyi anlamamızı sağlar. Zekât insanın cimrilik ve bencillik gibi olumsuz duygularından kurtulmasına yardımcı olur. Hac ibadeti, dünyanın her yerinden gelen Müslümanların, bir ve beraber olmalarının sembolüdür. 9. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Konuları için tıklayınız
Oluşturulma Tarihi Mart 31, 2022 0850Zekat ne zaman verilir sorusu, her yıl olduğu gibi bu yıl da Müslüman aleminin gündeminde yer alıyor. Zekat hakkındaki araştırmalar, ramazan ayının yaklaşmasına doğru vatandaşlar tarafından araştırılmaya başlandı. Dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda mala sahip olan kimselerin vermesi uygun görülen zekatın belli başlı şartları bulunuyor. Peki, zekat ne zaman, kimlere verilir? İşte, Diyanet İşleri Yüksek Kurulu açıklamalarına göre zekat verme hakkında bilgiler...Ramazan ayının yaklaşmasıyla birlikte, yardımlaşmanın önemli olduğu bu aylar içerisinde zekat konusu araştırmaları hız kazandı. Belirli şartların olduğu zekat verme vazifelerini yerine getirmek isteyen vatandaşlar tarafından önem taşıyor. Peki, zekat ne zaman, kimlere ve ne kadar verilir? İşte detaylar...ZEKAT NEDİR?Zekât, dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda nisap mala sahip olan kimselerin Allah rızası için muayyen kişilere vermesi gereken belli miktarı ifade eder. Zekâtın farz olması için şartlar; malların nisaba ulaşması yanında nâmî üreyici/artıcı olması, sahip olunduğu andan itibaren üzerinden bir yıl geçmesi, bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlardan fazla NE ZAMAN VERİLİR?Zekât vermenin belli bir zamanı yoktur. Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi nisap miktarı malın üzerinden sene geçmiş olması konusunda da kamerî ay hesabı uygulanır. Farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir kamerî ayı veya Ramazan’ı beklemeye gerek yoktur. Zekât vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekâtlarını vermeleri gerekir. Çünkü zekât bir kulluk borcudur, borç da bir an önce ödenmelidir İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 175, 191-192, 223.ZEKAT KİMLERE VERİLİR?Zekâtın kimlere verileceği Kur’an-ı Kerim’de ayrıntılı şekilde açıklanmış Tevbe, 9/60, nisabı da hadislerde belirtilmiştir Buhârî, Zekât, 32, 36, 38, 43. Buna göre temel ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişi diğer şartlar da yerine gelmişse bu mallarının zekâtını vermesi gerekir Kâsânî, Bedâî’, II, 4 vd.ZEKAT NE KADAR VERİLİR?Nisap, zekâtla yükümlü olmak için esas alınan zenginlik ölçüsüdür. Bu ölçü, altında 20 miskal gr, devede 5, sığırda 30, koyun ve keçide 40 KİMLERE FARZDIR?Zekât ibadeti ile ilgili şartlar, zekâtın bir kimseye farz olmasının ve verilen zekâtın geçerli olmasının şartları şeklinde iki ayrı başlık altında ele kimseye zekâtın farz olması için o kimsenin müslüman, akıl sağlığı yerinde, ergenlik çağına gelmiş ve hür olması Kâsânî, Bedâî’, II, 4-5 bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte “nisap miktarı” mala sahip olması gerekir. Artıcı olmaktan kastedilen, malın sahibine gelir, kâr, fayda temin etmesi yahut kendiliğinden çoğalma ve artma özelliğine sahip farz olması için ayrıca nisap miktarı mal ya da servete sahip olduktan sonra üzerinden bir kameri yılın geçmesi ve yıl sonunda da nisap miktarını koruması gerekir Kâsânî, Bedâî’, II, 13 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 73-74. Yıl içerisindeki artış ve düşüşlere itibar edilmez. Zekât bu süre dolmadan önce de verilebilir. Kâsânî, Bedâî’, II, 15.Zekâtın geçerli olmasının şartlarına gelince, öncelikle “niyet” şarttır. Zekât bir ibadet olduğu için niyetsiz yerine getirilemez Kâsânî, Bedâî’, II, 40; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 88. Ayrıca fakire verilmesi ve teslimi demek olan “temlik” de şarttır Kâsânî, Bedâî’, II, 39. Yemek hazırlayıp yedirmek gibi ibâha denilen yollarla fakire zekât verilmiş olmaz.
Oruç İbadeti Kulluğun bir ifadesi olarak oruç, bizden önceki kavimlere farz kılındığı gibi bizlere de farz kılınmıştır. Nitekim Cenab-ı Hak; “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden evvelkilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.” [Bakara 2/183] buyurarak bu farziyeti bizlere de ibadeti İslam’ın beş temel esasından biridir. Oruç; Allah’ın rızasını kazanmak için ibadet maksadıyla gün boyu yemekten, içmekten, nefsi arzulardan uzak durmak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir. Her şeyin bir zekatı olduğu gibi, bedenin zekatı da oruçtur. Kul, zekat ile malını temizlediği gibi, oruç ile de gönlünü ve ruhunu kirleten bazı kötü düşüncelerden arınır. Oruç Yüce Allah’ın bizlere ihsan ettiği sayısız nimetlere karşılık O’na şükranlarımızı arz Bütün Organlarımızla Oruç TutalımOrucun İslamiyet’ten önceki ilahi dinlerde de vardır. Ergenlik çağına gelmiş her Müslüman’a farzdır. Oruç insanları dünyada kötülüklerden sakındıran, ahirette de cehennem azabından koruyan ve günahların bağışlanmasına vesile olan bir ibadettir. Oruç tutan maddi ve manevi bakımdan huzura kavuşur. Oruçtan beklenen manevi hazzı alabilmek için sadece midesine değil, bütün organlarına oruç tutturmalıdır. İnsan, nefsinin aşırı isteklerine karşı koyabilmeli, öfkesini yenebilmeli ve bütün organlarına oruç tutturabilmelidir. Başkalarına zarar vermekten, etrafındaki insanları huzursuz etmekten kaçınmalı, herkesle iyi geçinmelidir” Oruç, iradeleri merhametle eğitir ve özgürleştirir. İftar cömertliği, ikramı ve paylaşmayı öğretir. Teravih, ibadetin neşe ve coşkusunu bütün topluma yayar. Sahur, hayır ve bereketin ne olduğunu gösterir. Eğer ibadetlerimizin ahlakımıza, sosyal yaşantımıza önemli bir tesiri yoksa dini yaşantımızda bir kusurumuz var demektir. Oruç’da bir ibadet olarak sadece günün belli vakitlerinde yemeden içmeden uzak durmak değildir. Oruç; yaratılışı icabı aceleci olan insana sabrı öğretir. Bitmek bilmeyen arzu ve isteklerine karşı, nefsi terbiye eder, İnsanı günah, işlemeye yönelten özelliklerini kontrol altında tutmasını sağlar. Oruç insana, kendisinin dışında diğer insanların da halini hatırlatarak, onu iyliğe sevkeder. Cenab-ı Hak oruç ile, insanda bu ahlakî değişikliklerin olmasını ister. Yoksa Allah bizim aç kalmamıza ihtiyacı yoktur. Oruç ibadetini sadece, imsaktan iftar vaktine kadar yemekten, içmekten ve nefsi arzulardan bir müddet uzaklaşmak olarak düşünmeyelim. Oruçtan asıl maksat bunlar değildir. Hz. Peygamberimiz “Kim yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırakmazsa, Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez” [Riyazu’s-Salihin 2/502] buyurmuşlardır. Öyle ise, bizler de oruç ibadetini bütün benliğimiz ve samimiyetimizle yerine getirmeye çalışmalıyız. Hz. Peygamberimiz sav “Bir kimse faziletine inanarak ve mükafatını Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır”[Buhari İman, FAYDALARIOruç, ahlakımızı güzelleştirir Oruç kötülüklerden korur Oruç, merhamet duygularını geliştirir. Oruç, insana yoksulların çektikleri sıkıntıyı yaşatır da onlara yardım elini uzatma alışkanlığı kazandırır. Oruç sağlığı korur. Oruç, insana sabırlı olmayı öğretir Oruç nimetlerin kadrini öğretir. AÇ, FAKİR VE KİMSESİZ İNSANLARA ULAŞMAK…Kuran’la akıllar ve gönüller sonsuzluk yolculuğuna hazırlanır. Verdiğimiz zekat ve fitreler, toplumun sosyal yaralarını Ramazanın şifalı elleriyle sarar. Bayramla toplum rahmete, birliğe ve coşkuya yürür. Mevlana, Yunus Emre, Hoca Ahmet Yesevi ve Hacı Bektaş Veli gibi Anadolu erenleri, Hz. Peygamberden ilham alarak, Ramazanı gönül yapma eğitimi ve gönül yıkmama terbiyesi veren bir sevgi ve rahmet ayı olarak değerlendirirler. “Nitekim Sevgili Peygamberimiz, Oruç tutan nice insan vardır ki, kârları sadece açlık ve susuzluk çekmektir. Oruç insanı her türlü kötülükten koruyan kalkandır. Sakın oruçlu iken kötü söz söylemeyin, biri size sataşacak olursa ben oruçluyum, deyin’ buyurmuştur” [Buhari, Savm, 2] Ramazanın en önemli özelliklerinden birinin bireyselleşen, yalnızlaşan ve yabancılaşan insanı şefkat ve rahmetle kucaklayıp toplumsal hayata katmaktır. Bu mağfiret ikliminde dünya hayatımız renklenirken, gönül dünyamız da yeniden şekillenmeli, bununla birlikte diğer ibadetlerimiz de yoğunluk kazanmalıdır. Özellikle, bizleri Rabbimizle buluşturan ve konuşturan kitabımız Kur’an-ı Kerim her zamankinden daha fazla okunup anlaşılmaya çalışılmalıdır. Müslüman toplumu tarih boyunca Ramazan ayını aç, fakir ve kimsesiz insanlara ulaşmanın en önemli mevsimi olarak görmesi müstesna bir meziyettir. Ramazan ayı, insanların yalnız kendi dünyalarında, kendi evlerinde, kendi sofralarında yaşadıkları bir zevk olarak kalmasın. O, bütün güzellikleriyle gönlün derinliklerinde yaşanan, yoksullarla, kimsesizlerle ve yüreği yaralı insanlarla güzelliklerin paylaşıldığı güzel günler ayının gönüllere barış, mutluluk ve huzur, iftar sofralarına bereket ve hoşgörü ve dindarlığımıza yüksek bir seviye getirmesini Cenab-ı Haktan niyaz ediyoruz. Alıntı
Hz. Peygamber, İbadetlerde kulluk bilincinin diri tutulmasına önem verir, kişilerin ibadet etme gayretiyle ağır yükler altına girmesine razı olmazdı. Peki, Hz. Peygamberin ibadet hayatı nasıldı? Zekat ne zaman farz kılındı? Hz. peygamber kaç umre yapmıştır? Kur'an nasıl okunur? Diyanet'in İlmihal-1 "İman ve İbadetler" kitabında yer alan bilgilere göre, Hz. Muhammed'in ibadet hayatı hakkında merak edilenleri sizler için derledik. İslâm'da kurban, Hz. İbrâhim'in geçirdiği imtihanlardan sonra yüce Allah'ın ihsan ettiği koçun kurban edilmesini hatırlatan bir ibadettir. Hz. Peygamber kurban keserek bu ibadeti ifa etmiş, "babanız İbrâhim'in sünneti" dediği kurban ibadetini hem kendisi yerine getirmiş, hem de ümmeti kanalıyla günümüze kadar yaşatılmasına vesile olmuştur. Kesilen kurbanın etinden kendisi ve ailesi yer, dost ve arkadaşlarına ikram eder, ihtiyaç sahiplerine gönderirdi. Kurban etinden yenilenin değil başkalarına ikram edilenin kalıcı olduğunu da sık sık tekrarlardı. ZEKAT NE ZAMAN FARZ KILINDI? Zekât hicretten sonraki yıllarda farz kılınmıştır. Hz. Peygamber şahsen zengin değildi, ancak toplanan zekât mallarını mümkün mertebe hiç bekletmeden ve geceletmeden gerekli yerlere ve ihtiyaç sahiplerine dağıtırdı. Ehl-i beyt, zekât mallarından yararlanamazdı. Dolayısıyla Hz. Peygamber ömrü boyunca zekât gelirlerinden yararlanmamış, hâne halkını da yararlandırmamıştır. Ancak o, hediye kabul eder, kendisine getirilen hediyeye hediye ile mukabelede bulunurdu. Hz. Peygamber inananları zekâtlarını vermeye ve zekât dışında da infak ve tasadduka davet ederdi. Zira bu, diğerkâmlık duygularını geliştiriyordu. Veren gönül hazzı, alan da eksiklerini karşılayacağı için gönül huzuru hissediyordu. Hz. Peygamber hiçbir malın ihtiyaç fazlası kısmını elinde ve evinde tutmaz, infak ederdi; komşularına ve muhtaçlara gönderirdi. HZ. PEYGAMBERİN HACCI Hac, hicretin 9. yılında farz kılındı bk. el-Hac 22/26-29. O yıl Hz. Ebû Bekir hac emîri tayin edilerek haccın esaslarını uygulamalı olarak insanlara gösterdi. Hz. Peygamber ise farz olan ilk ve son haccını hicretin 10. yılında gerçekleştirdi. Hac günlerinde Arafat'ta Zilhiccenin 9. günü irad edilen hutbenin başlangıcında, ashabı ile bir daha görüşememe ihtimalinden bahisle ebediyete intikalinden önce vedalaştığı için bu hacca "Vedâ haccı" denilmiştir. Yine dinin kemale ve tamama erdiğini bildiren âyet bk. el-Mâide 5/3 o günlerde nâzil olduğu için bu hacca "haccetü'l-kemâl ve't-temâm" haccın hükümlerini sözle tebliğ edip amelî olarak gösterdiği için "haccetü'l-belâğ", farz olan haccın ifası olduğu için "haccetü'l-İslâm" gibi isimler de verilmiştir. HZ. PEYGAMBER KAÇ UMRE YAPMIŞTIR? Farklı rivayetler olmakla birlikte Hz. Peygamber'in hicretin 7. yılında Hudeybiye umresi, 8. yılında Mekke fethi günü ifa edilen umre, aynı yıl Huneyn ve Tâif seferini müteakip gerçekleştirilen umre ve 10. yılda Vedâ haccı sırasında ifa edilen umre olmak üzere dört umre yaptığı bilinmektedir. KUR'AN NASIL OKUNUR? Ashaptan görgü şahitlerinin verdiği bilgiye göre Hz. Peygamber Kur'an okumayı ve Kur'ân-ı Kerîm'i başkası okurken dinlemeyi çok severdi. O, Kur'an okurken kelimeler gayet açık bir şekilde anlaşılıyordu, medlere riayet ediyordu, bazan yüksek sesle, bazan da içinden sessizce okuyordu; sesi sadası gayet güzeldi. Sesli okurken sesini sadece etrafında ve odada bulunanların duyabileceği şekilde yükseltirdi. Tatlı ve yumuşak bir sesi olan Hz. Peygamber etkileyici bir okuyuşa sahipti. O, Kur'an okurken dinleyenleri bir vecd kaplar ve kendilerini sanki başka bir âlemde hissederlerdi. Tegannide aşırı gitmezdi; sunilikten uzak, tabii bir okuyuşu vardı. HZ. PEYGAMBERİN İBADET HAYATI Hz. Peygamber ibadetlerinde devamlı idi. Terketmez, ara vermez, sürekli yapardı. Ömrü boyunca hiçbir zaman ibadetlerini bırakmadı. Ashabına da en hayırlı ibadetin devamlı yapılanı olduğunu söylerdi Buhârî, "Savm", 52, "Teheccüd", 7, 18, "Îmân", 32; Müslim, "Müsâfirîn", 31. Hz. Peygamber ibadetin veya dinî bir hükmün aslını koruma kaydıyla her konuda Müslümanlar için hep kolay olanı tercih etmiştir. Dolayısıyla zorlaştırmamak, müjdelemek, soğutmamak onun uyguladığı ve önerdiği bir prensip idi. Her konuda olduğu gibi ibadette de itidali esas alır, aşırılıktan uzak olmayı tavsiye ederdi. Zira aşırılık helâk sebebiydi Buhârî, "Rikak", 18; Müslim, "İlim", 4; İbn Mâce, "Zühd", 20. Ümit ile korku arasında olmak kulluk âdâbının gereğiydi. Bu nedenle, Müslümanların ümitsizliğe düşmesini de, yaptıkları ibadetlere aşırı güvenmelerini de uygun görmemiştir. İbadetlerde kulluk bilincinin diri tutulmasına önem verir, kişilerin ibadet etme gayretiyle ağır yükler altına girmesine razı olmazdı. Bir defasında sahâbeden birinin oruç adadığı ve oruç gününde cuma hutbesinde ayakta durmayı, dışarıda gölgelenmemeyi ve konuşmamayı da kastettiği söylenince Hz. Peygamber bunu doğru bulmadı; o kişinin hutbede oturmasının, gölgelenmesinin ve konuşmasının daha uygun olacağını, orucunu bu şekilde tamamlarsa makbul sayılacağını hatırlattı Buhârî, "Eymân", 31; Ebû Dâvûd, "Eymân", 19. Nitekim Allah Teâlâ da "Allah sizin için kolaylık istiyor, zorluk istemiyor" el-Bakara 2/185 buyuruyordu. Hz. Peygamber'in cemaatle ibadet esnasındaki bazı uygulamaları da ibadetin özünü zedelememek kaydıyla cemaate karşı tam bir müsamaha içinde olduğunu gösteriyor. Meselâ cemaatle namaz esnasında saflarda annesiyle birlikte bulunan bir çocuğun ağlamasını duyunca kısa bir sûre okuyarak rükû ve secdeye giderdi. Çünkü namaz uzadıkça annenin zihni çocuğun ağlayışına takılıp kalacaktı. Hz. Peygamber'in bilhassa nâfileleri kılarken, torunlarının omuzuna tırmanıp oyun oynamalarına engel olmaması da onun hem çocuk sevgisini hem de ibadetlerde müsamahakâr davranmasını gösterir. Ashaptan Abdullah b. Amr son derece zâhid bir zat idi. Her gün oruç tutuyordu, her gece hatmediyordu; bu yüzden de yeni evli olduğu halde hanımından uzak duruyordu. Durum Hz. Peygamber'e intikal edince onu çağırarak meseleyi araştırdı. Bu sahâbenin daha fazla sevap kazanma gayretiyle böyle davrandığını anlayınca da ona, böyle yapmasının yanlış olduğunu, vücudunun ve ailesinin de üzerinde haklarının bulunduğunu söyleyip her ayda üç gün oruç tutmasını ve ayda bir de Kur'an'ı hatmetmesini tavsiye etti. Bundan fazlasına gücünün yeteceğini söyleyip daha fazla ibadet etmek için izin istediğinde de ona gün aşırı oruç savm-ı Dâvûd tutmasını, haftada bir de Kur'an hatmetmesini önerdi Müslim, "Sıyâm", 185-193. Yüce Allah kulun ibadetinden usanmaz, ama kul hastalanır, yoğun işe mâruz kalır, ihtiyarlayıp güçten düşer ve yüklendiği yoğun ibadetlerin ifasında zorlanabilirdi. Nitekim de öyle oldu. Yaşlılık yıllarında Abdullah b. Amr'ın, Hz. Peygamber'in gösterdiği kolaylıklardan yararlanmamanın sıkıntısını çektiği söylenir Buhârî, "Fezâilü'l-Kur'ân", 34; Müslim, "Sıyâm", 35. Sonuç olarak Hz. Peygamber en üstün kulluk şuuruyla ibadetlerini ifa etmiş, Allah'ın rızâsını her zaman ön planda tutmuş; iman, ibadet ve davranış bütünlüğü ile ümmetine örnek olmuş, sosyal hayatta dinî duyarlılığa dikkat etmiş, uygun ibadet telakkisini yaygınlaştırmış, ifrat ve tefritten, aşırılıktan uzaklaştırmış; çevresinde, yüce Allah'a ibadeti en derin haz bilen duyarlı bir sahâbe kitlesi oluşturmuştur. Bize düşen, bu mânevî mirasın ilk uygulayıcılarını iyi öğrenmek, anlamak, anladıklarımızı uygulamak ve en uygun yorumlarla günümüze taşımaktır.
oruç ve zekat ibadeti hakkında kısa bilgi